22 Eylül 2012 Cumartesi

KANT AHLAKI ÖZET

 Kant’ın ahlak anlayışı, her yerde ve her zaman neyi yapmamız gerektiğini değil, neyi istememiz gerektiğini içerir. Bilinçsiz bir “yapma”nın karşısında, “isteme” bir bilinç ve irade işidir. Kendisi dışındaki tüm varlıkların adeta otomatiğe dayalı davranışları karşısında, potansiyel olarak onu değil de bunu yapabilme kabiliyeti, yani özgürlüğü, insanı diğer varlıklardan üstün kılan yegane bir özelliktir. Buna göre ahlak, özgürlüğün zorunlu bir fonksiyonudur; yani davranışın ahlaksal olarak eşsiz kıymeti, eğilimden dolayı değil, iradi bir iyilik yapıldığında ortaya çıkar. Özgürlük prensibi, insanın her türlü dış etki ve güçten bağımsız olarak kendi kendine empoze ettiği bir yasayı ifade eder. Yani, ahlak yasası bakımından insan, hem yasa koyucu, hem yasa yapıcı hem de teba durumunda olduğu için, kendisinden başka bir varlığa itaat etmemiş olur. Bu sonuca ancak, “mükellefiyet ahlakı” ile varılır. Mükellefiyetten dolayı yapılan bir eylem, ahlaksal değerini, onunla ulaşılacak amaçta değil, onu yapmaya zorlayan düsturda (maksim) bulur. Diğer bir deyişle, eylemi anlamlı kılan, onun temelinde yatan “isteme”nin, herhangi bir içerik tarafından değil, ahlak yasası tarafından belirlenmiş olmasıdır. Bir eylemin değeri, özünde iyi olan niyete bağlıdır.
 
KANT VE ÖDEV AHLAKI
Kant, çıkar ahlakına karşı çıkar. Bir hümanisttir. Yani ahlakın kaynağını, insani varlığı aşan herhangi bir dış, aşkın ilkede bulmaz. Ona göre ahlakın kaynağı tanrı bile değil, insandır. Hangi insan sorusuna ise ‘akıllı insan’ diye cevap verir. Akıl, ahlakı olan insanlarda kendini vicdan olarak ortaya koyar. Kant’a göre eylemler, zorlama altında yapılanlar ve özgürce yapılanlar diye ikiye ayrılır. Ahlaksal eylemler ikinci tür eylemlerdir. Kant ödeve uygun eylemlerle, ödevden doğan eylemler arasında da bir ayrım yapar. Örneğin, bakkalın çocuğu kandırmaması, ödeve uygundur fakat ödevden doğmayabilir. Kant özgür olduğumuzdan dolayı sorumlu olmadığımızı, tersine sorumlu olduğumuz için özgür olduğumuzu ileri sürer. Bir şeyden sorumlu olmak için eylemi özgürce yapmamız gerekir. Kant emirleri ikiye ayırır: Hipotetik ve kategorik emirler. Hipotetik Emirler: Koşulludur. Araba sürmek için arabaya binmek gerekir. Kategorik Emirler: Koşulsuzdur. Doğru söylemek, zina yapmamak gibi. Kant’a göre biz sadece akıllı bir varlık değiliz. Aynı zamanda etten, duyarlılıktan ve duygudan meydana gelen bir canlıyız. Akıl, bizim özümüz olmakla birlikte yine de aşkın bir şeydir. Kant’ın temel kaygısı veya amacı, akla uygun davranmak, aklın sesini dinlemek ve bir ödev olarak kendisini ortaya koyan ahlaki buyruğa itaat etmektir.
Kant ahlakının birinci ilkesi, çelişkiden uzak durmaktır.
 İkincisi, ahlaki davranışta insanı, en yüksek değer olarak almaya yöneliktir.

Üçüncü ilkesi, Her zaman akıllı iradeni, evrensel bir yasa koyucu olarak tesis edeceğin şekilde davran. Kant’ın ödevlerinden örnekler: Ülken için savaş, aileni terk etme, sır tut…. Ahlakı olan bir eylem ‘salt iyi niyete dayanan’ bir eylemdir. Aynı zamanda etkili, iyi sonuçları olan bir eylemdir.    Kant, aklımızın bir yönünü çalıştırarak maddi alemdeki evrensel kanunları bulabileceğimizi, diğer yandan da deney ya da gözlem yapmadan (a prirorik olarak), tümüyle aklımızı işleterek manevi hayatımız için tıpkı maddi alemin kanunları (adetullah) gibi kesin ve evrensel kanunlar keşfedip bunları manevi hayatımız için düstur yapmamızı istemektedir. Suyun yukarıdan aşağı doğru akması, bırakılan bir cismin düşmesi, gece ve gündüzün peş peşe gelmesi evrenseldir; insandan gayri canlı varlıkların davranış şekilleri de önceden belirlenmiştir. Onlar, seçim sahibi değildirler; mecburdurlar. Kant’a göre hür insan, aklıyla, doğru hareket tarzlarını bulup, bunlara mutlak anlamda bağlanmalıdır. Böylece dış dünyada zorunluluktan kaynaklanan belirlilikler (kanunlar) şeklinde görünen ahenge iç dünyasında kesin kurallar keşfedip uymasıyla katılmalıdır insan. Anlaşıldığı gibi onun ahlak telakkisi kanun şeklinde bir kesinlik ve süreklilik düşüncesine dayanmaktadır.

kant salt usun elestırısınde salt usun kuram olusturamayacagı dusuncesıyle deney sezı kavram (kategorıler)uclemesıne yer vermıstır bu muhtesem uclu olmadan bılımselbılgı olamaz demıs usculuk ve duyumculugun karsısına deneyustuculukle cıkmıstır.anlamak ta ve okumakta sonderece zorlandıgım ama yınede okumakta inad ettıgım pratık usun elestırısınde de salt aklın eylem olusturup olusturamayacagı konusu uzerınde durmus torebılıme geçıs yapmıstır yukarıda bahsettıgınız surecı uzun uzadıya anlattıktan sonra kendını kendı ıdealızmıyle basbasa bulmustur ve nıhayetınde ınsan aklının fenomenı kavrayabılecegı numenı ıse asla kavrayamayacagını yakalamıstır kant eger ıslam mıstısızmı(tasavvuf)la ılgılenmıs olsaydı ahlak adına soyledıklerının onemlı bır bolumunun kendısınden cok once yakalanmıs oldugunu gorurdu.


  • Zaman,sessiz bir testeredir.
  • Böcek olmayı kabul edenler, ayaklar altında kalıp ezilmekten yakınmamalıdır.
  • Öyle davran ki, davranışların genel kural haline gelsin.
  • Başkalarının yaptığı hatalardan dolayı öfkelenirseniz, onları değil kendinizi cezalandırmış olursunuz.
  • Ne var ki her yandan «düşünmeyin! aklınızı kullanmayın! » diye bağırıldığını işitiyorum. Subay, Düşünme, eğitimini yap! », maliyeci düşünme, vergini öde! , din adamı düşünme, inan! diyorlar.
  • İnanca yer açmak için bilgiyi bir kenara bıraktım.
  • Bütün sahip olduğumuz bilginin tecrübe ile başladığına şüphe yoktur.
  • Aydınlanmanın şiarı şudur: Sapere aude! Kendi aklını kullanma cesareti göster!
  • Aydınlanma; kişinin kendi aklını kullanmaya cüret etmesidir.
  • Başkalarını kendi amaçlarını gerçekleştirmek için araç olarak görme.
  • İnsanın yaratıldığı böyle yamuk odundan düzgün hiçbir şey yapılamaz.
  • İki büyük alem beni kendine hayran bırakıyor: Üstümdeki yıldızlı kainat ve içimdeki vicdan.
  • Uçarken havayı kesen ve onun direncini hisseden kuş, bunu havasız yerde daha iyi yapabileceği kanısına kapılabilir.
  • Aklımda merak, şüphe ve saygı uyandıran iki şey vardır: Üzerimde yıldız gibi parlayan cennet ve içimdeki ahlak yasası.
  • Bilgi deneyle başlar ama deneyden doğmaz.
  • Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir. Ümit uyku ve gülmek.
  • İki şey var ki, ruhumu hep yeni, hep artan bir hayranlık ve müthiş bir saygıyla dolduruyor: Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve vicdanımdaki ahlak yasası.
  • Savaş ulusların hayvanca var oluş durumudur; barış ise insanca var oluş durumu.
  • Her ne kadar inanmasam da bir tanrının varlığını kabul etmek gerekir.
  • İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür.
  • Dogmalar ve kurallar, insanın doğal yetilerinin akla uygun kullanılışının ya da daha doğru bir deyişle kötüye kullanılmasının bu mekanik araçları, erginleşme ve olgunlaşma için sürekli bir ayakbağı olurlar.
  • Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir süjenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur.
  • Şüphesiz bizim bildiğimiz şekliyle dünya görünüştür, ama sadece yanılsama değildir, çünkü bu görünüşün biçimleri evrensel ve zorunludur. Yapısı bizimkiler gibi olan bütün zihinler için geçerlidir. Sadece bir bireyin zihninin uyduruk hayalleri değildir; oysa yanılsâma olmak için böyle olması gerekir. Onun için bu görünüş dünyasının bize göre gerçeklik olduğunu söyleyebiliriz. ama gerçekliği kendinde olduğu şekliyle bilmenin bizim için mümkün olduğunu sanıyorsak, kendimizi aldatıyoruz demektir. Dolayısıyla bilgi deney dünyasındâ kalmalıdır . Bunun önüne geçilemez. Dünyanın kendi iç geçekliğine nüfuz edemez. Zihinlerimizin yapısından dolayı o gerçeklik ebediyen bilgimiz dışında kalacaktır.


2 yorum:

  1. Teşekkürler.çok aydınlatıcı oldu

    YanıtlaSil
  2. kant ahlakını temel sorunlar ve kavramlar bağlamında anlatır mısınız

    YanıtlaSil