13 Mayıs 2011 Cuma

Fıtrat ya da İnsan Tabiatı

Fıtrat ya da İnsan Tabiatı

“Yüzünü hakkını vererek Allah’ın ona uygun olarak insanları yarattığı istikamete/dine çevir. Allah’ın yaratmasında değişiklik olmaz. Daim olan istikamet/din budur. Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rum, 30)

Bu ayet-i kerimede mihenk taşını ayetin orijinalinde geçen fıtrat kelimesinin teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Bu açıdan meseleye baktığımız zaman bu kelimenin ne mânâyı havi olduğunu bilmemiz iktiza etmektedir.

Fıtrat, yaratmakla doğrudan ilgili bir kelimedir. Hatta yaratmak mânâsına geldiğini de söyleyebiliriz. Bununla birlikte Allah’ın yarattıklarına yaratırken verdiği özellikler olarak anlamanın daha isabetli olacağı kanaatindeyim. Buna göre; Cenab-ı Allah, yarattığı her varlığa yaratılışın bir icabı olarak bir takım özellikler vermiştir ki bunu “tabiat” kelimesi ile de ifade edebiliriz. Mesela “insan tabiatı” dediğimiz zaman işte tam da yaratılış gereği insana verilen özellikleri, fıtratı kastetmiş oluruz. Ya da “gözün tabiatı görmektir” demekle gözle ilgili fıtratı ifade etmiş oluruz.

Fıtrat kelimesinin mânâsını bu şekilde anladığımız takdirde ayetin geri kalan kısmını anlamak biraz daha kolaylaşacaktır. Cenab-ı Allah, insana hitaben fıtratına,tabiatına uygun hareket etmesini istemektedir. Bu da tabiatı ile insana huzur verecektir. Aksi halde elbise vücuda ya dar gelecek ya da geniş.

Fıtratla mütenasip davranıp davranmadığımıza şöyle bir göz atacak olursak benim aklıma hep bayanlar takılmaktadır. Hani hep “erkeklerin yaptığı işi artık kadınlar da yapabiliyor”, “ev ekonomisine katkı sağlamalıdırlar”, “kendi ayakları üstünde durmalıdırlar”, “erkeklerle aynı haklara sahip olmalıdırlar” türünden daha nice laflar ediliyor ya!… Acaba diyorum bunlar kadınların fıtratına, tabiatına uygun mu? Kadınların, erkeklerle bir yarış halinde değerlendirilmesi ne derece doğru? Bütün bunlar yapılırken kadının hatta erkeğin fıtratı, tabiatı hiç göz önünde tutuluyor mu? Yoksa birileri başka bir hesap peşinde mi?

Hasılı fıtratı, yaratılış icabı yaratılanlara verilen özellikler olarak izah ettik ancak bu defa da bu özelliklerin neler olduğu meselesi ortaya çıkıyor… Bunun tesbiti de varlıklarla ilgili çalışma yapmakta olan uzmanlara kalıyor… Tatbiki ise bütün insanların boynuna bir borçtur… Aksi halde bir önceki ayet-i kerimede (Rum, 29) ifade edilen “bilgisizce keyiflerine göre hareket eden zalimlerden” olma tehlikemiz bulunmaktadır.

05 Şubat 2011

Dr. Ahmet AKMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder