“Sen batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde hak olan dine çevir ve Allah'ın insan benliğine nakşettiği fıtrata uygun davran ki, Allah'ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin...” [1]
Her şeyi yaratan, yaratıklarına uygun şekiller verip onları yaratılış amacına göre planlayan Allah'tır. [2] Allah, insanları, İslam fıtratı üzere yaratmıştır. İslam, fıtrat ve insanlık dinidir; onun insan yaratılışına ve hayatına aykırı düşen bir yanı yoktur. Sahih inanç ve sağlıklı gidişat da, bu dine hanif olarak bağlanmaktır. [3] İslam, fıtratı geliştiren ve insandaki aşınmayı gideren tek doğru dindir. İnsanların darda kalıp fıtratlarındaki aşınmayı fark edince Allah'a yönelmeleri, kurtuluşu sadece O'ndan istemeleri, [4] batıl din olgularının insanın ihtiyacına cevap veremediklerini gösterir. Bundan da anlaşılıyor ki insanların fıtri dini İslam'dır; onların başka dinlere yönelmeleri ise, fıtrattan ve İslam'dan sapmadır. [5]
Fıtrat Nedir?
Fıtrat, sözlükte yarmak, yaratmak ve icad etmek gibi anlamlara gelen f t r kökünden türemiş bir isimdir. Bu kavram, varlık türlerinin temel yapısını, karakterini ve henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir. [6] Her insanda bulunan Allah'ı tanıma yeteneği ve hakkı benimseme eğilimi fıtrattır. [7]
Ayrıca bu kelime "İslam, iman ikrarı ve misak" olarak da yorumlanmıştır. [8]
Işık Kaynağı
Fıtrat gerçeğini iyi tespit etmek için, bu kavrama açıklık getiren ayet ve hadislere bakmak gerekir. F t r kökü, çeşitli kullanım bîçimleriyle Kur’an'da 20 kez geçer. [9] Ancak anılan kökün "fıtrat" şekli sadece bir ayette yer alır. [10] Bu ayette Yüce Allah şöyle buyurur:
“Sen batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde hak olan dine çevir ve Allah'ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davran ki, Allah'ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin; bu sahih bir dinin gayesidir, ama insan onu bilmez. [11] Bu ayet, fıtrat olumsuz etkenlerden korunduğu sürece, her ferdin tevhid liyakati üzere gelişeceği; ancak fıtratullaha karşıt ve onunla çatışan bir ortamda, fıtratın bozulmaya ve aşınmaya maruz kalacağı mesajını vermektedir. [12]
Hz. Peygamber de, fıtratla ilgili bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
"Her doğan çocuk, fıtrat üzere doğar. Sonra annesi ile babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusiyapar.” [13] Allah Elçisi bu sözleriyle, fıtri eğilimin çeşitli etkenlere göre değişebileceğini belirtmiş; döneminin en iyi bilinen üç dini sistemini, fıtrata karşıt bir konumda göstererek İslam dışı değerlerden uzak durulması gerektiğine dikkat çekmiştir.
Demek ki fıtrat, yaratılış anında Allah'ın insana bahşettiği Yaratan'ını tanıma eğilimi ve ruh temizliğidir. Kişinin özgün yaratılışı ve insani kıvamıdır. O, insanı ilahi yaratılış çizgisinde tutan yönlendirici bir fonksiyona sahip olduğundan, insanlık terazisinin ayarı ve mihenk taşıdır; yaratılıştan içimizde taşıdığımız bir "ışık kaynağı "dır. İşte bu özelliğinden dolayı fıtrat, engelleyici olumsuz faktörlerin bulunmadığı hallerde, yolumuzu aydınlatan bir iman ışığı olur. İnsan bu emsalsiz ışık kaynağı ile Allah'ı bulur, O'na yönelir ve en umulmadık anlarda yüce duyguların iklimine ulaşır. Şu halde insan, yeryüzünde gerçek misyonunu icra edebilmek için, muhtaç olduğu gücü fıtratından alabilecektir. Çünkü o, içinde doğduğu çevreden önce, evrensel ölçekli bir fıtrata sahiptir. Kur’an'da, çevresine rağmen fıtratına dönebilen insanların varlığından söz edilmesi, [14] bu tespiti doğrulamaktadır. [15]
Fıtrat Kaybının ve İnsandaki Aşınmanın Nedenleri
Fıtratın kendi yolunu bulmasını engelleyen ve insan şahsiyetinde aşınma meydana getiren etkenlerin en önemlileri şunlardır:
a) Allah'a ortak (şirk) koşmak: Fıtratın doğru çizgide ilerlemesini engelleyen en tehlikeli etken şirktir. Şirk, fıtratı bozan öldürücü bir illettir. Bu yüzden Yüce Allah, fıtratın şirkle kirletilip yitirilmesini yasaklamıştır.[16] Gerçekten de şirk, fıtrat ve tevhidle çelişen bir sapıklıktır.
b)"Heva"ya uymak: Heva, insan benliğinin keyfiliği tercih edişi ve haksız arzulara olan aşırı düşkünlüğüdür. Hevaya uymak da, şeytanın düzenine bağlanıp onun arzusuna uygun bir hayatın izleyicisi olmaktır. Hevaya uyan kimse, İslam'ın ilke ve değerlerinden uzaklaştığı için fıtratını yozlaştırmış olur. Çünkü, Allah katında en büyük günah sayılan şirk ve inkâr tapınışının objesini, hevaya uymak oluşturur. [17]
c) Allah'ı unutmak: Fıtrat kaybının bir nedeni de Allah'ı unutmaktır. İnsandaki bozulma ve yozlaşma, Allah'ı unutmakla başlar. Bu durum insanı inanç alanının dışına iter ve kendi öz benliğinden uzaklaştırır. Kur’an'ın bildirilerinde, bu konuda oldukça dikkat çekici uyarılar vardır. “Allah'ı unuttukları için, Allah'ın da onlara öz benliklerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkmış olanların ta kendileridir.” [18] mealindeki ayet, bu uyarılardan sadece biridir. Allah'ı unutup günahkâr bîr kul haline düşmenin odak noktasında, kalbin katılığı yer almaktadır. Bilindiği gibi kâinatın ekseni insan, insanın varlık ekseni de kalptir. O, bireysel ve toplumsal değişimlerin başlangıç noktasıdır. Bu yüzden her türlü sapma ve yabancılaşma da ilk gelişimini kalpte gösterir. Kalp, kendi kendine bir kötülük kaynağı değildir; ama kötü davranış ve saplantılar, onu insanın kurtuluşunu tehdit eden bir merkez haline getirebilir. [19]
d) Yakın ve hakim çevrenin etkisinde kalmak: İnsan, Allah'a inanma eğilimi ile doğar. Ancak yakın ve hakim çevrenin olumsuz etkisi ile bu eğilim başka yönlere çevrilir. Bunun için Müslümanlar, hem İslami şahsiyetlerini, hem de kendi nesillerini yakın ve hakim çevrenin olumsuz etkisinden korumalıdırlar. Kur’an, insanı yozlaştıran etkenlerin ortadan kaldırılmasını hedefler ve fıtratı yeniden ihya etmek ister. [20]
[1] Rûm: 30/30
[2] Bkz. En'am 6/102: Zümer: 39/ 62; A’la: 87/1-3
[3] Bkz. Rûm: 30/30
[4] Bkz. Yûnus: 10/22 vb.
[5] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 190.
[6] Bkz. İbn Manzur. Lisani'l Arab, V, 55-59; M.İsmail İbrahim. Mu'cemu'l elfâzi ve’l a 'lami’l Kur'aniyye, s-402
[7] Bkz. İbn Manzur. age, V, 57
[8] Bkz. Kurtubi. el-Câmi li ahkâmi’l Kur'an, XII'. 25 vd. Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 190-191.
[9] Bkz. M. Fuad Abdulbaki. Mu'cemu’l müfehres. s.522-523
[10] Bkz. Rûm: 30/30
[11] Rûm: 30/30
[12] Bkz. Râzi. et-Tefsiru’l kebir, XXI', 120
[13] Bkz. Ahmet ez-Zebidi. Tecrid Tercemesi, IV. 529
[14] Bkz. Tahrîm: 66/11; Keh: 18/10-26; Yâsîn: 36/20-27 vb.
[15] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 191-192.
[16] Bkz. Rûm: 30/31
[17] Bkz. Câsiye: 45/23 vb.
[18] Haşr: 59/19
[19] Bkz. Âl-i İmrân: 3/8; Saf: 61/5 vb.
[20] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 192-193.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder