Hanif(öz/çekirdek) iman
=
Fıtrat Dini = Kalu Belâ Bağlantısı
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمن الرحيم
Hep fıtrat din dendi ama bunun açıklaması pek yapılmadı veya en azından
ben
görmedim. Bu fıtrat dini hanifliğin açıklaması; hemen herkesin bildiği
A'raf/172.
ayette yatmaktadır. Gelin birlikte Rum/30 ile A'raf/172. ayetlerinin
bağlantısını birlikte inceleyelim. Önce Rum/30. ayeti 4 bölüm halinde
inceleyelim:
فَأَقِمْ وَجْهَكَ
لِلدِّينِ
حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي
فَطَرَ النَّاسَ
O halde yüzünü,
HANIF olarak dine, Allah'ın insanları
üzerine
yaratmış olduğu fıtratına doğrult.
لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ
اللَّهِ
Allah'ın yaratışında
tebdil/değişme olmaz.
ذَلِكَ الدِّينُ
الْقَيِّمُ
İşte
*qayyüm/değişmez/şaşmaz
olan din budur.
وَلَكِنَّ
أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Velakin,
insanların ekserisi bilmezler.
Birinci bölümde, Hz. Muhammed şahsında tüm insanlığa
Allah'tan
bir emir vardır. Nedir o emir? "...yüzünü,
HANIF olarak dine..."
çevir diyor. Peki: 1-Hanif Din Nedir? ve 2-Niçin Yüzümüzü Hanif Dine
Dönelim?
1-Hanif Din Nedir?
=
"
yüzünü.....Allah'ın
insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına
doğrult."
" yüzünü,
HANIF olarak
dine...............................................doğrult."
Yani Hanif Din bizlerin öz
dinidir.
Fıtratımızın dinidir. Bizler bu fıtrat üzere yaratıldık ve
"...Allah'ın yaratışında tebdil/değişme
olmaz...." ....hülasa: Haniflik
=
Fıtrat Dini
(İnanan inanmayan bu fıtrat
üzere
nasıl olur? Bizlere nerden ne zaman verildi bu fıtrat. (Bunun yanıtı
A'raf/172.
ayettir.)
2-Niçin Yüzümüzü
Hanif Dine
Dönelim?= "....İşte
*qayyüm/değişmez/şaşmaz
olan din budur...."
Allah: qayyüm/şaşmaz/değişmez dediği dindir bu! bunu
bırakıp "islam"
adı altında Kur'andaki İslama tamamen ters, türlü ana ve alt mezheplere
bölünmüş, israiliyat yalanı ve emevi abbasi oynaması karıştırılmış, bir
dini
seçersek, qayyüm/şaşmaz olanı terk etmiş ve şaşmış olmaz mıyız?
Bu ayetin son ve acı kısmı, düşününce tüyler ürperten
kısmı
kısmı ki; buna hayretler içinde şahit oluyor ve yaşıyoruz. Yani:
Velakin,
insanların ekserisi bilmezler.
Çünkü bırakın ateisti veya gayri müslimi, İslam
kardeşlerimize;
Allah'ın bu şaşmaz/qayyüm dediği ve adını hanif din(دِّينِ
حَنِيفًا) koyduğu vede
Fıtratımızın/özümüzün
dini dediği bu dini, islam kardeşlerimize anlatınca, onların dahi
ekserisinin
yüz çevirdiğini, ayete sırt döndüğünü veya o kadar açık olmasına rağmen
ayeti
tevil yönüyle kotarmaya çalıştıklarını ibretle görmekteyiz. Rum Suresi
30. ayet,
bariz bir şekilde tecelli ediyor. Yani
insanların ekserisi
maalesef bunu bilmeyecek bilmek istemeyecektir. Bununla müşerref olana
ve
idrakinde olanlara ne mutlu!, Nasib edene ne kadar HAMD edilse, kuşkusuz
eksik
kalır.
وَإِذْ أَخَذَ
رَبُّكَ مِنْ بَنِي ءَادَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ
ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنْفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ
قَالُوا
بَلَى شَهِدْنَا أَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ
هَذَا
غَافِلِينَ
7/172- Rabbin, Âdemoğullarından, zürriyetlerini alıp da onları
kendi
nefislerine şahit tutarak: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dediği
zaman, "Evet
(Rabb'imizsin), şahidiz" dediler. Kıyamet günü "Bizim bundan gafildik."
demeyesiniz diye!
İşte fıtratımızda/özümüzde Allah'ın EN BAŞTA yarattığı
öz/müşahhid
imandır Hanif iman! Bu yüzden Allah Özümüze Dönmeyi, öz imanımıza
dönmeyi
emrederken, buradaki ve atıfta bulunduğu diğer ayetlerdeki "dönmek"
fiilini, şirkin
delili yapmaya çalışmak, Allah'a rağmen/Allah ismini kullanarak
aldanmaktır-aldatmaktır. Öldüğümüzde ve hesap verdiğimizde YALNIZ
başımıza olacağız.
Yoktur o gün insanların, Gerçek iman + salih amellerden başka dostu!
kimse kimseye
yardımcı da olamayacaktır. O günün yürek kaldırmaz korkusundan,
şefaat-cennet-yardım vaad edenlerin, kaçtıklarını göreceğiz, çetin bir
gündür o
gün ve
dertleri kendi başından fevkâlade aşkındır.
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ
شَيْئًا
وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ
وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ
2/48 Ve öyle bir günden *ittiqa edin/sakının ki; kimse,
başka
kimsenin yerine bir şey ödeyemez, ve
hiç kimseden şefaat
da kabul
edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da
yapılmaz.
وَاتَّقُوا
يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا
وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا
شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ
2/123 Ve öyle bir günden *ittiqa
edin/sakının ki, o günde hiç kimse başkası
namına
bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ve
hiç kimseye
şefaat
fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ
قَبْلِ
أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ
وَلَا
شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ
2/254 Ey iman edenler, alış
verişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı
gün
gelmeden önce, size verdiğimiz rızklardan infak edin, inkar edenler
zalimlerdir.
وَأَنْذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْ يُحْشَرُوا
إِلَى
رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِهِ وَلِيٌّ وَلَا
شَفِيعٌ
لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
6/51 Rabb'lerine toplanacaklarından korkanları Onun
(Kur'an) ile
uyar. O'ndan başka Veli ve şefaat eden
yoktur.
Umulur ki *ittiqa ederler/sakınırlar.
(Ayrıca bakınız: [006.070] , [006.094] ,
[007.053] , [010.003], [019.087] , [020.109] , [021.028] , [026.100] ,
[030.013]
, [032.004] , [034.023] , [036.023] , [039.043] , [039.044] , [040.018] ,
[043.086] , [053.026] , [074.048] )
Yüce Allah; Adem
(AS)
den son Elçi Hz. Muhammed (SAV)'e ve aradaki tüm elçilere kadar, Qalu
belada bizlere fıtrat olarak verileni (hanif imanı) idrak etme
reçeteleri
(Kitap/suhuf) ile göndermiştir. Ama yüzünü Hanif olarak Din'e, "
Belâ/Evet!
Şehidna/Şahidiz" deyip ŞAHİD olduğumuz Mü-şahhid-Şaşmaz(Qayyüm) olan
Din'e "Ekserennas"
tan arta kalan istisnaların dışında kimse dönmemiştir. Adem'den,
Muhammed'e (hepsine Selam & salat
olsun) hep aynı espri vurgulanmış ve bu yüzdendir ki gelen elçi mutlaka
kendinden öncekileri tasdik etmiştir. Sonra hep birileri çıkmış açıklama
adına,
bir şeyler yapmaya çalışmış ve dejenerasyon başlamış. Uzaydan birileri
gelip muharref etmemiş dini! Allah; her dejenerasyonun ardından başka
bir elçi
gönderip, yeniden düzeltmiş/HATIRLATMIŞ/korkutmuş ve yine
birileri..................................Tâ son Elçiye kadar!
Kişiler Akl-ı Selimi elden bırakınca hiç şüphesiz yerini
iblis
doldurur:
34/20 And olsun ki; İblis, onlar hakkındaki görüşünü
doğru
çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında
hepsi ona uymuşlardı.
Dikkat edin! insanlardan bir topluluk demiyor ayet! İnananlar içinde
bir
topluluk! Yani
insanların ekserisi
nden arta kalan istisna diyeceğimiz azınlıktaki HANİFLER! Ateistleri
hariç tutarsak iki tür inanan vardır.1-Müşrik = Allah'a da iman etmekle birlikte, şefaat/en doğru yolun göstericisi...vs gibi statü verilen insanları veli edinenler ve/veya nasların sözlerini, Kur'anın ayetlerine/delillerine yeğleyenler, böylece Kur'andaki İslam'dan farklı bir dine tabi oldukları halde İslam dairesi içinde olduklarını sananlar ==> 6/23
2- Hanif = Qalu Belada Allah'ın, bizleri şahit tutmasının manasını, yani; doğan tüm insanların aslında bir elçi gelmese dahi Rabb'i bulabilecek şekilde donatılıp yaratıldığını(Bela Şahidna sırrı) ama dünyaya gelmekle beraber, üstüne düşmeden aklı ön planda tutup sorgulamadan hatırlayamayacağımız, "EVET ŞAHİDİZ" deyip, FITRATIMIZ haline gelen bu değişmez/qayyum imana yüzümüzü dönemeyiz! Yüce Allah ancak hanif olunarak Fıtratımız olan (EVET Şahidiz) dine dönebileceğimizi vurguluyor! İşte bu şekilde yüzünü dönene HANIF denir!
Birilerinin peşine takılıp "Bu bizi Allah'a yaklaştıracak" diyenlerin sonunu Allah Enam/23. ayette gayet NET açıklamıştır.
Kur'an verileri göz önüne alındığında; insanlar ya haniftir ya da müşrik! bunun ortası YOKTUR! Çünkü haniflikte şirke ASLA tolerans tanınmaz. Hanifliğin amacı/temeli/esprisi SIFIR şirkle iman etmektir. Bu gün artık şirk daha örtülü ve sinsi şekilde varlığını sürdürmekte, Allah'a da iman etmekle beraber, şirk içinde olduğunu kabul etmeyen/idrakinde olmayanlar ne acıdır ki çoğunlukta. Ahrette Yüce Allah; kendisine inanmakla birlikte, şirk içinde olduklarını söylediğinde, müşrikler, hayretler içinde kalıp, yemin ederek şirk içinde olmadıklarını söyleyeceklerdir. İşte bu derece sinsidir şirk:
ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا
وَاللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ
6/23- Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a
yemin
ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten başka bir özür
bulamayacaklar.Ve orada hiçbir özür/mazeret geçerli değildir. Bu yüzden inananlar, kendi gidişatlarını İbrahim (AS) misali sorgulamalı, sorgulamalı, sorgulamalı........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder